27 Eylül 2017 Çarşamba

Altın Günü

Bu sabaha  yarım soğan - yarım limonun unutulmuşluğunun hüznü ile başladım. (Hüzün avcısıyım, olmadık hüzünleri yakalar, hüzünlenirim.)
Buzdolabında yumurtalık bölümünde yan yana duruyorlardı, çıkardım, masamın üstüne koydum.
 Kapıya astığım çarşafları , ipe astığım  çamaşırları katlayıp, gömüyorum. Tüm dolapların kapılarını açıp- kapatıyorum, yerleştiriyor-çıkarıyorum. Makinalar kullanıyorum ama yok olmuyorlar, her gün yeniden çıkıyorlar. Çamaşır makinası, elektrik süpürgesi, bulaşık makinası ile her gün görüşüyorum ancak ölürsem ayrılacağım kan bağım olan arkadaşlarım gibiler.Bu makinaları kadınlar  icat etmiş olmalı diye düşündüm bu sabah. Baktım, içlerinden sadece biri kadındı, hizmetçilerinin elinden kurtarmak için pahalı tabaklarına kafa yormuştu. Fakir kadınları yoracak çok şey var diye geçiştirdim . Fakir kadınların "düşünceleri" delik deşik olmuş bir  kayık...Otuz yıl önceki okulumun kapısını açıp kendimi bulmalıyım, fen dersinde arkadaşının arkasına sinmiş ders dinleyen beni bulup parmak kaldırtmalıyım, "öğretmenim neden kadınlar erkekler kadar icat edemiyor? " İki sene evvel taşındığım Çorum'da üç komşu edinebilmiştim,   üçü de taşındı gitti, oysa beni altın günlerine götüreceklerdi. Ayda dört altın günümüz var demişlerdi, bu haftada bir toplanıyorlar demekti. Çorumlu kadınlar altın gününde ne yapıyor merakla bekliyordum.   Hayatında altın gününe hiç gidememiş yılların ev kadınıydım.
Albert Camus- "Düşüş"'ünü okuduğumu duyan bir erkek ," bu terazi bu sıkleti çekmez " demişti, kitabın bitmesine on sayfa kaldı, tartamadı benim terazi, aydınlanamadım.
Suç ve Ceza'yı bir daha okumalıyım diye karar verdim, kedime sarılırken.  Bugün her günkünden farklıydı tuvaletini yaparken gözetledim, kedim ishal olmuştu. Sarılırsam geçer diye içime doğuyor.
Bir altın gününe gidebilsem, her şey düzelecek çözülecek, huzura kavuşacak. Buzdolabında unutulmuş yarım limon, yarım soğanın hüznü, kadınların neden icat yapamadığı, Albert Camus'un Düşüş'ü , kedimin ishali, hepsi bir altın gününe kabul edilmemle, mutlu sonla bitecekti,




9 yorum:

  1. Ayse Hanim,
    Dunya degisiyor, artik kadinlar her yerde. 20/30 yil once kafamizdan gecen ayip dusunceler: "neden kadinlar yok bu islerin icinde...?" kendi kendine yok oluyor. Yeni nesil kadinlar daha da guclu geliyor, bekleyin yakinda yuzlerini de goreceksiniz.

    YanıtlaSil
  2. Ayşe Hanımcım,günümün çoğunu yeni (seveceğim) bloglar aramakla geçirdim. Buldum da...Bana uygun olanların çoğunda sizin yazılarınızın methini okudum, nasıl hoşuma gitti anlatamam. Ben biliyorum ki dedim, okudum iyiki...silinmeden herbir postu okumuştum dedim :) Yazılarınızı ve sizi seviyorum :)

    YanıtlaSil
  3. Yanıtlar
    1. Çorum'dan biri çıkıp altın günümüze davetlisiniz diye arasaydı işte o zaman süper olurdu...

      Sil
    2. hahahahhaha yahu siz benim yüzümü güldürüyorsunuz allah da sizi güldürsün:)
      para biriktirmek ve her hafta kek kısır yemek için şahane yöntem bence. benim de hep içimde kalmıştır.
      Nükhet

      Sil
  4. Bu yazıda harika bir ışık var Ayşe. Eline sağlık. Altın gününü boşver, bol bol dedikodu.

    YanıtlaSil
  5. Ben de 5 yildir evhanimiyim bir kere bile gune gidemedim. Daha yaslaninca buluruz gun :) kediniz icin uzuldum, 3 gunden fazla surerse veterinere gidin mutlaka, bebekler gibi kedilerde de ishal tehlikeli

    YanıtlaSil
  6. Benim birkaçına katıldığım çok yakın akrabalardan oluşan bir günümüz vardı iki yıl sonunda herkes birbirine düşman oldu şimdi bayramdan bayrama mecburiyetten görüşülüyor. Bu da günlerin akıbeti işte

    YanıtlaSil
  7. annemden bildiğim altın günleri en büyük korkum , altın günününe girmek zorunda kalırsam diye emekli olamıyorum...yok emekli olmaya niyetliyim de komşulara bunu çaktırmamanın yollarını bulmalıyım :)

    YanıtlaSil